29 Haziran 2025 Pazar

ONUN ÜZERİNE/2

II

“Ben” ve “Akıl” Arasında Bir Diyalog

Neden gidemiyorum ona?
Neden bu kadar çok korkuyorum?
Beni daha önce kim kırdıysa…
Bütün parçalarım neden şimdi onun önünde birleşemiyor?

Gözleri – en çok sevdiğim –
bir yabancıya aitmiş gibi bakıyor bana.
Uzak…
Yakın olamayacak kadar uzak.
Kendimi anlatmak istesem, kelimeler dilimde değil, kalbimde takılıyor.
Ağzımda değil, boğazımda susuyor.

– Çünkü sen geçmişin yankılarıyla konuşuyorsun,
diyor içimdeki tanıdık ses.
Ve geçmiş, geleceğe bağırarak konuştuğunda; şu an hep susar.

Ben ona gidersem...
Ya kendimden gideceğim,
ya da hiçbir zaman gerçekten var olamayacağım.

– Sen onun gözlerinde kendini arıyorsun. Ama belki de onun gözleri, senin aynan değil.
Ve belki de onu değil, o gözlerin sana gösterdiği seni özlüyorsun.

Durdum.
Gerçekten, durdum.

Belki de sorun…
gitmek değil.
Sadece olduğun yerde, ona varamamak.

ONUN ÜZERİNE/1

I

“Ben” ve “Akıl” Arasında Bir Diyalog

Neden ona söylemek istediklerim onda değil de böylesi solmuş kağıtlarda?
Bir mektubun köşesinde, bir defterin kenarında, bir kenara itilmiş cümlelerde…
Sanki her şeyin yükünü kağıtlar taşıyor, ben değil.
Ona geldi mi konu, sesim içime kaçıyor. Cümlelerim ağzımda değil, aklımda büyüyor. Düğümleniyor.

– Çünkü
diyor içimdeki o tanıdık, serinkanlı ses.
Çünkü kelimeler, duygulardan önce düşünceye uğrar.
Senin içindekiler hâlâ sıraya girmedi.
Kağıt sabırlıdır. İnsan değil.
Ve sen susarken, aslında bağırıyorsun. Sadece kimse o dili bilmiyor.

Ben ise hâlâ, onun adını düşündüğümde dilimle değil, kalbimle yutkunuyorum.
Konuşsam kırılacak gibi.
Sussam zaten eksiliyorum.

– Peki ya hangi sesle söyleyeceksin ona duygularını?
diye soruyor akıl.
Sevgi mi? Korku mu? Yoksa alışkanlık mı?
Belki de suskunluğun, söylemek istediklerinden daha doğru.

Bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, bir gün ona konuşursam…
O ses ya tamamen ben olmalı,
ya da hiç olmamalı.

İz/5

Sorgu

Ne kadar acizim, ey göklerin tanığı.
Sevmek suç mudur? Yoksa sevdiğini söylemek mi yasak?
Kalbim bir savaş davulu gibi çarpıyor,
Böylesine bir yankı duyulmamışken hiçbir zaman,
Bu kahrolası dilim neden susuyor?
Kim bu susturur insanı? Kim bağlar dilini?
Yarayı sarmadan önce kim görür izini?
Belki de korkağım ey! sonsuzluğun şahidi.
Ama neden korkar insan ölmeyeceğini bilse bile?
Ölümün bile erişemeyeceği bir derinlikte,
Kaç kez yandım? Kaç kez düştüm? Saymadım.
Ama neden saymaz ki insan acıya alışsa bile?
Alışmak, ey zamanın efendisi!
Neden böyle zincirler vuruldu ruhuma?
Neden savaş meydanına bırakılmış bir asker gibiyim?
Kimsesiz ve yabancı etrafındakilere.
Soruyorum sana, ey ebediyetin sessizliği!
Korkularımız mı büyütür bu gölgeleri?
Yoksa cesaretimiz mi kör eder ışığı?
Ve biz sevgiyi söyleyemeyenler,
Ne zaman öğreniriz kalbin bir kere değil, 
Bin kere ölmek için yaratıldığını?

İz/4

Kabuk
Kendi kabuğumda en güvendeyim.
Öyle yalnız ve asudeyim.
Ne kalabalıkların yükü,
Ne suskun bakışların izi.
Ne arayanım var, ne de beklediğim biri.
Boğulmuş dışarının sesleri,
Bana ulaşmadan,
Uzakta ve derinde.
Öyle bir deniz gibi içim.
x

İz/3

●Fetih●〰

Kelimelerim yüzüme düşerdi, sen gülünce. Ahh!... 

Bir kılıç kuşansaydım, dağlar eğilirdi önümde, gökyüzü susar, şehirler diz çökerdi. Ama bir demet çiçekle yanına gelemedim.

Sana ömrümü verirdim, ama ömrüm: kırık saatlerin, yitmiş sabahların toplamı. Onları da ister miydin? Bilemedim.

İz/2

 Kırılmış Belli Ki●〰

Az önce sigaramı yaktım, ama dumanı gelmedi. Bir şeyin tütmesi gerekiyordu, duman gibi, acı gibi, öfke gibi. Ama hiçbir şey çıkmadı. Alev yok, sıcaklık yok. İlk başta fark etmedim. Sonra dikkatlice baktım: kırılmış belli ki. Belki cebimdeyken, belki elimde sıkarken… Ama ne zaman, nasıl kırıldığını bilmiyorum.

İz/1

 Bir An

Her adımda doğruluğu seçtim,
ama iyiliğim hiç yetmedi.
Bir kez sendeledim,
en karanlık ben oldum.

Yükleri sessizce taşıdım,
omuzlarımda dağlar büyüttüm.
Birini istemeden kırdım,
en güçsüz ben sanıldım.

Sevmeyi hep ben bildim,
ama yüreğime kimse dokunmadı.
Bir adım geriye çekildim,
korkaklığın adı oldum.

İz/9

Geçmişte yerim kalmamış, gelecekte adım yok. Bir yandan siliniyorum hatıralardan, diğer yandan yazılmamışım hiç bir hikâyeye. Geçmişin ağırl...