“Ben” ve “Akıl” Arasında Bir Diyalog
Bazen o eski, yarasız beni…
Öyle çok özlüyorum ki.
Henüz kırılmamış, henüz sarsılmamış, henüz kendinden şüphe etmeyen o halimi.
Geri dönebilir miydim acaba?
Sahi ya…
Geri dönseydim, bugün daha farklı olur muydum?
Aynı hataları tekrar yapar mıydım?
– İnsan hatalarını değil, hissettiklerini tekrar eder.
diyor içimdeki tanıdık ses.
Ve geçmişe dönmek, eski bir evi tekrar boyamak gibidir: duvarlar aynı kalır.
Ama ben o evi…
Yıpranmamış haliyle hatırlıyorum.
Henüz kapısı kilitlenmemişti.
Pencerelerinden umut sızıyordu.
Şimdi ise içimde yalnızca…
Toz kokusu. Ve sessizlik.
– Geçmiş, olduğun değil; hatırladığın halinle var.
Ve sen kendini geçmişin değil, geçmişteki bakışının içinde özlüyorsun.
Peki ya dönebilsem?
O aynı kavşakta yeniden dursam?
Bu sefer farklı bir yol seçebilir miydim?
– Belki de sorun yol değil, senin hâlâ aynı yere yürümek istemen.
Ve neyi seçersen seç, içinde taşıdığın gölge hep seninle yürür.
İç geçirdim.
Belki de geçmişe özlem, geleceği ertelemek için en güzel bahaneydi.
Ve belki de o “yarasız ben” hiç var olmamıştı.
Sadece kendimi yıkmadan önce uydurduğum bir hayaldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder